Bir atı olmalı insanın. Hem de gerektiğinde ışık hızında gidebilecek bir atı olmalı. İçinden çıkılamaz durumlarda , alıp götürmeli mutluluk diyarına. Uzaktan bakabilmelisin bu gezegene o bir an.
Demelisin ki Ey sıkıntılar! Meğerse ne kadar da küçükmüşsünüz. Gördüklerim sadece bir yanılsamaymış. İyi kötü dediğim artı eksi elektronlarmış.
Sonra o güzel at seni tekrar gezegene indirmeli. Bu sefer bilinçli, farkında olarak yaşamalısın, insanların adına “yaşam” dedikleri “rüya”yı.
Canlılarla aranızda mesafe bulundurun demiş evrenin ulu mimarı. Demek ki bir canlıyı yada bir olayı yakınımızdayken tanıyamıyoruz, anlayamıyoruz. Tıpkı denizin içindeki balığın denizden haberinin olmaması gibi. Kendimizi dünyadan biraz uzaklaştırıp, her şeye uzaktan bakmalıyız belki.
Evet bir atı olmalı insanın hatta ışık hızında gidebilmeli gerektiğinde, tüm evreni dolaştırıp, sorun dediklerimizin aslında sorun olmadığını hatta var bile olmadığını bize idrak ettirmeli. Sonra usulca aldığı yere bırakmalı bizi. Ve ondan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalı hayatımızda.
İnsan insan olduğunun farkına varmalı veee bir de, ışık hızında giden bir atı olmalı…

















