Hayaller ve Gerçekler

Issız bir sokakta yürüyorum…

Ahdini yeni yapmış kar taneleri düşüyor üzerime. Avuçlarımı açıyorum. Hoş geldiniz diyorum. Avuçlarımın içinde eriyip, hücrelerimden içeri girmelerini seyrediyorum. Merak ediyorum, o kadar yol kat ederken ne hissettiler. Nereye varacaklarını umuyorlardı. Yolu onlara kim tarif etti. Kafamda onlarca soru ile ıssız sokaklarda yürümeye devam ediyorum.

Bir eczanenin önünden geçiyorum. İçeride saçları ağarmış, yüzü solgun, kamburu çıkmış bir erkek var. Elinde bir kağıt uzatıyor eczacıya. Torunu hastaymış. İlacı almak için parası yokmuş. Eczacı olmaz diyor. İçeri giriyorum. Ne kadarsa ben öderim diyorum. Yaşlı erkeğin omuzları daha da çöküyor. Solgun yüzü yere eğiliyor. Elini tutuyorum. Onu kırmadan anlatıyorum yıllar önce bir eczanede başımdan geçenleri. Eski zamanlarda birisi de benim borcumu ödemişti diyorum. Torununun iyileşmesine vesile olmayı lütfen bana bahşet diyorum. Yüzü gülüyor, omuzları dikleşiyor. Yaşlı erkek ilaçları alıp gidiyor. Borcunu ödüyorum.

Eczacı gerçekten böyle bir şey yaşadınız mı diyor. Tebessüm ederek, iyi akşamlar deyip oradan uzaklaşıyorum. Az ilerideki metro durağından evime gidip, sıcak bir çay içmeyi hayal ediyorum. Yaya geçidine vardığımda bir araba yol veriyor. Hızlı adımlarla karşıya geçerken, nereden geldiğini fark edemediğim bir araba beni metro durağına fırlatıyor. Yol veren ve bana çarpan arabanın şoförü yanıma koşuyorlar. Ben iyiyim diyorum. Kimse inanamıyor. Şaşkın bakışlar arasında ayağa kalkıyorum. Metroya binip eve gidiyorum. Çayımı demleyip içiyorum. Nedense olanlara hiç şaşırmıyorum.

O sırada hemşire geliyor. Odamın açık olan penceresini kapatıyor. “Yağan karı seyredip hayallere dalmak bu kadar yeter. Sonra üşütüp hasta olacaksın. Sıkılmadın mı yatakta yatıp, pencereden bakmaktan. Hadi gel tekerlekli sandalyeye oturtalım seni de salona götüreyim biraz diğer hastalarla sohbet et” diyor.

Hayalimden Gerçeğime Dönüyorum….

Elika CAN

Related Posts

Sessizliğin Ritmi

Karşılaşma Üsküdar’ın eski sokaklarından biri; taş döşeli, iki yanını sarkan mor salkımlarla kaplamış bir yol. Yaz akşamı sessizce çökmüşken, Nil adımlarını ağırlaştırarak yürüyordu. Sıcak hava henüz tam çekilmemişti ama denizden…

Zêdetir
Rüzgarın Elmas’ı

Dağların Ardında Sessizlik Yıl 1981. İç Anadolu’nun dağları arasında saklanmış bir köy: Karapınar. Sisli sabahlarında evler birbirine sessizce bakar, rüzgârın diliyse yalnızca taş duvarların arasında anlaşılır. Bu köyde zaman, takvim…

Zêdetir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Pesendên Sereke

Ez ji Te re Av Bînim

Ez ji Te re Av Bînim

Serhonazê Kal

Serhonazê Kal

Destana Berxwedana Nefsê

Destana Berxwedana Nefsê

Rûdanên Hala

Rûdanên Hala

Bandora Ziman Li Ser Dilan

Bandora Ziman Li Ser Dilan

Mişkê Welat

Mişkê Welat

Behlûlê Dîn

Behlûlê Dîn

Qaçax

Qaçax

Keçe Kumsor

Keçe Kumsor

Çîroka Derew û Rastîyê

Çîroka Derew û Rastîyê

Şivanê Piçûk

Şivanê Piçûk

Mîr, Wezîr û Cotkar

Mîr, Wezîr û Cotkar

Pînokyo

Pînokyo

Siloyê Hirç

Siloyê Hirç

Bextîyar û Bêbext

Bextîyar û Bêbext